Yeryüzü tek kalp oluncaya kadar!
Görünenin ötesini görebilen gözlerin görmeyenlere, bilenin, bilmeyenlere ve olanın olmayanlara borcu vardır.
Nihan Uycan Özen’in Doğan Solibri’den çıkan ilk romanı Deniz’in Ormanı işte bu nedenle yazıldı. İnsan bilinciyle ilgili yoğun çalışmaları olan bir koç, aynı zamanda kollektif bilinci yükseltmeyi temel hedef edinmiş bir yazar ve KÖPRÜ PROJECT kurucu ortağı Nihan Uycan Özen’in ilk romanı, Deniz’in Ormanı özellikle 16-25 yaş arası genç okuyucuların yanı sıra spiritüel konulara meraklı, yeni bakış açılarını seven her yaştan okuyucu kitlesi tarafından heyecanla okunacak bir kitap.
Yazarın ilk romanını kaleme alışının hikayesi de oldukça ilginç; Nihan Uycan Özen, 2015 yılında kariyerine destek olsun diye aldığı koçluk eğitimleri sırasında oldukça farklı, meditatif bir deneyim yaşıyor, hayat amacı ile buluşuyor ve yazı macerası başlıyor.
Zamansal olarak Deniz’in Ormanı da bu farkındalık yolculuğunun tam ortasına gelip yerleşiyor, bu yanıyla hem yazarı hem de okurları için deneysel bir yolculuk olarak ortaya çıkıyor. Zira bu roman, içindeki “kendi gerçekliğini yaratabilme” kapasitesiyle, hem gençler için bir kişisel gelişim manifestosu sunarken, hem de gizem sever, spiritüalizme meraklı, varoluşu sorgulayan okur kitlesi için alternatif inançları sorgulatıp, arayışa sevk ediyor.
Yazar dünya üzerindeki çeşitliliği çok kutsal buluyor ve bu çeşitliliğin tek amacının “Birlik Bilinci”ni anlatmak olduğunu düşünüyor. Yaptığı her işle BİRLİK bilincini hatırlatmak ve insanları cesaretlendirerek ÖZ’leriyle buluşmalarına alan açmak isteyen yazar, aktif olarak yazarlık ve sosyal girişimcilikle meşgul. Bugüne kadar yazdığı köşe yazılarıyla kendi ruhsal yolculuğundan bahsederken, topluma katkı sunabilmek için de arkadaşlarıyla birlikte sosyal dijital bir platform kurdu ve sosyal fayda üretmeye odaklandı. Nihan Uycan Özen ilk kitabı ile ilgili şunları söylüyor:
Her geçen gün insan hırsı, modern bir şeytana dönüşüyor. Hepimiz içten içe bunun farkındayız, en çok da anneler farkında. Ben de bir anneyim. İşte ben bu romanı, anne olduktan sonra geçirdiğim ruhsal deneyimlerin özü olarak dünyaya ‘Hatırlayın, hepimiz aynı ÖZ’den geliyoruz ve bu dünyada bir amacımız var” demek istediğim için yazdım. Evet hepimiz aynı Öz’den geliyoruz ve bir amaçla yaratıldık. Büyük bir aşkla kaleme aldığım adeta parmaklarımın ucundan su gibi akan Deniz’in Ormanı’nı kader, karma, yeniden doğuşu anlatmak ve modern şeytana dönüşen dünyanın panzehiri ‘birlik bilinci’ni haykırmak ve bir kişide dahi olsa bu yeni dünya bilincini uyandırmak için yazdım. Görevimi yaptığım için şimdi içim rahat. Artık meşaleyi okurlara devrediyorum. Onlar bu hikâyeyi dünyaya anlatacaklar.
Deniz’in Ormanı kadersel bir karma hikayesi. İki farklı zaman ve üç ayrı mekânda geçen bu roman en temelde evrenin özünün Aşk olduğunu anlatıyor. Aşk da tekamülün en yüksek ajanı. Deniz, Nazlı ve Annette arasında geçen, bu görünürdeki ‘aşk üçgeni’ aslında dünyaya aşk üzerinden bir birlik bilinci anlatmak için tasarlandı. Kitabın ana kahramanı Deniz, üstün zekalı, sezgisel ve genel akımın dışındaki yüksek farkındalığa sahip henüz on sekiz yaşında genç bir çocuk. O bir müzisyen ama aynı zamanda bir ‘görevli’. Doğduğu andan beri bu görevinin ve dünyaya bir misyon ile geldiğinin farkında. Çocukluğundan beri Deniz’in yanı başından ayrılmayan, Deniz’in hem en yakını olup hem de onun aşkına bir türlü tam ulaşamayan güzel Nazlı ve Almanya’da başka bir ülkede çocukluğunun yaralarını saramamış hayata küskün, yaşamla ölüm arasında mücadele eden, müzisyen Annette. Üçünün arasındaki yüzyılları aşan bir aşk, bir gizemli kalp bağı var. Aslında bu bağ, hayatın sırrını da taşıyor. Tıpkı tek bir kalpte bütün evrenin gizeminin saklı olduğu gibi.
Deniz varlığıyla ve yokluğuyla bir deniz feneri gibi hayata ışık tutarken hikâyenin karmik düğümünü çözmek Deniz’e platonik olarak âşık olan Nazlı’ya ve Almanya’da organ nakli geçirmiş Annette’ye kaldığında biz tüm faniler, onların yolculuğu sayesinde yaşamın üstün zekasının farkına varıyoruz. Hikâyenin alt metninde durmadan çalan müzik sayesinde de onlarla birlikte çıktığımız bu yolculuk, bizi bütün evrenle, aşkla birleştiriyor. Bir yazar olarak bir kişinin bile bilincinde; beden ötesi deneyimlerin insan varlığının genişliği ve varoluşunun sonsuzluğunu anlatmada küçücük pencereler açtıysam ne mutlu bana...
Nihan Uycan Özen kimdir?
Nihan Uycan Özen, Avusturya Lisesi ve Marmara Üniversitesi Almanca Enformatik bölümünden mezun oldu. Birinci kariyerini BT (Bilişim Teknolojileri) alanında yaptı. Uzun yıllar çok uluslu şirketlerde proje yöneticisi olarak çalıştı, CTI’dan (Coaching Training Institut) aldığı koçluk eğitimleri sayesinde hayat amacını keşfederek bu alandaki kariyerini sonlandırdı. Hayatının diğer yarısı için seçtiği yolda, yazıyla iç içe bir yaşam kurguladı ve bu alanda gelişmek için eğitimler aldı. İkinci kariyerini yazar ve sosyal girişimci olarak sürdüren Nihan Uycan Özen, sosyal fayda üretmeye odaklı, dijital platform Köprü Project’in fikir annesi, tasarımcısı ve kurucu üyelerinden biri olup halen HT Hayat Kadın Portali’nde, Nihan’ın Rüyası adlı köşede ve Mümkün Dergi’de düzenli yazılar yazmaktadır. İlk romanı Deniz’in Ormanı ile özellikle genç kuşaklara, ruhsal tekâmül, birlik bilinci gibi konuları sorgulatmak isteyen yazar, toplumla meselesi olan her insan gibi, bilinci yükseltmeye hizmet etmek istemektedir.
İletişim için
💯